HARBI_ASI_24_34 GÜNLÜK BURCUNUZ
 
cildirtma
ASI_24  
  Ziyaretçi defteri 24_HARBI_ASI_24_34_
  GÜLLÜM_24
  Haberler_ASI
  ASI_24_34
  ERZINCAN_24
  HARBI_24
  ISYANKARIM_24_34
  => ASI_24
  DEYERMIYDI
  öyle olsun
  Anketler
  ZALIM GURBET
  ELIF_24
  KIMSE ICIN DEYMEZMIS
  24_34_ASI
  ASI_GÜL_2434
  SON_DEFA_24
  SEN BILMESEN OLUR
  DIIRLER_24_34
  24_34_@@@@@@
  HARBI_ASI_24
  ÖLSEMDE BEKLERIM SENI BURADA
  yeni_24
  SIZ BENIM NELER CEKTIYIMI NERDEN BILECEKSINIZ
  COK DERDIM VAR COK
  1234
  NOLUR YETER ARTIK
  NAZAR_24
  CILDIRTMA YETER ARTIK_24
  zeynom
  GÖNÜL YARAM
  ÖMRÜMÜ YEDIN
  AGLMAM ONDAN
  Gazete
  SOLMA_GÜLÜM_24
  DAGLARIN ÖNÜNDE EYULURKEN KAYALARA YALVARMAM BEN ASLA
  BAHARIM GÜZÜM
  AYRILMAM_2434
  CANIM ÖZÜM
  BEN ONSUZ YASAYAMAM
  YAR ASKINA
  ÖYLE BIR SABAH GELKI
  LEYLA MECNUN
  NALET OLSUN KADERIME
  SAHRA_24
  GURBET ELER
  GÜL GÜZELI
  GÜL DEME
  HARBI_ASZ._24
  NEDAN GÜLÜM
  SIMDI YOKSUN
  SIIRLERIM
  HARBI_ASI_24_34
  vay deli gönül
  BAK ISTE
  resim linkleri
  GÜL
SESLİ ŞİR DİNhttp://www.youtube.com/watch? http://hifasevde.blogcu.com/ziyaretci-defteri/4079775
ASI_24














URL Adresse: http://streaming.angel.de:8000/

URL Adresse: http://streaming.angel.de:8002/.



http://www.youtube.com/watch?v=jvwnYVu8ZGg

şiirli şiir damar şarkı türkü diyarı

 


 
Paylaş:
Add to: Facebook.com
Başlık : şiirli şiir damar şarkı türkü diyarı
Açiklama :  
Tarih : 2010-04-29 07:36:19
Süre :  
İzlenme : 991
 
Yorumlar
 
YORUM EKLE
İsim
E-posta
Yorum
Güvenlik Kodunu Giriniz







27.gif picture by hgsnoİki sevgili sinemadan yeni çıkmış bir lokantaya girip yemek siparişlerinin gelmelerini
 
beklerken sohbete dalmışlardı. O sırada yanlarında ki masaya yaşlı bir beyefendi oturmuştur. Garsondan yemeğini isteyen yaşlı adam, yemeğin gelmesini beklerken camdan dışarı bakıyordur bir yandan da genç sevgillileri süzüyordur. Yemekler gelmiştir her iki masanında ve yemeğe koyulmuşlardır genç sevgililer de yaşlı adam da. Saatler yavaşça geçiyordur genç sevgililer sohbet ederek yemeklerini yiyorlardır. Yaşlı adamsa bir yandan yemeğini yiyor bir yandan dışarı bakıyor bir yandan da genç sevgilileri süzerek onları dinliyordur. Zaman hızla geçerken yaşlı adam genç sevgililerden önce kalkıp gitmiştir. Genç sevgililer yemeklerini bitirmiş hala sohbet ediyorlardır ve gece olmuştur. Yaşlı adam ise sevgililerin buluştuğu kuğular parkına giderek bir banka yavaşça oturur. Hava hafiften esiyor ve adamın narin bedenini az da olsa sarsıyordur. Adam montuna sarılıyordur ara sıra. Yaşlı adam ağaçlardan düşen yaprakları izlerken geçmişe ait hatıralar arasında kaybolmaya başlar. Geçmişe ait ne yaşanmıştı ki!.. Güzel veya kötü binlerce anı arasından hatırlamak istediği neler vardı ya da?!. Ellerini paltosunun cebine sokarak kafasını öne eğdi ve düşünmeye devam etti. Yıllar önce bu parkta tek başına değildi. Canından çok sevdiği sevdalısı ile birlikte defalarca bulunmuştu. Şimdi ise bir gece vakti tek başına ve üstelik 1085804.png picture by sahra1623soğuk bir rüzgarın eşliğinde anılarını yeniden hatırlıyordu. Masallarda ki bir aşktı yaşadıkları. Güzel bir genç kız ve yakışıklı bir delikanlı. Yüzleri gibi içleri de temiz ve iyi olan bu gençler yakında evleneceklerdi. Planları buydu elbette. Kader de ne olacağı belli değildir. Seçtiğimiz seçimler sm-Alma-Tadema_Lawrence-a_world_of_.jpg picture by sahra1623doğrultusunda hayatı yönlendiririz tıpkı o gün gencin yaptığı gibi. Genç kız gelinliğini diktirmiş ve odasının en güzel yerine asarak devamlı ona bakıyordu. Düğüne bir kaç gün kalmıştı her şey hazırdı. İki genç gene kuğulu parka gelmiş ve mutlu mesut geziyorlar ve düğünden konuşuyorlardı. O gün bir hayatın bitişinin olacağını kim bilebilirdi ki. Delikanlı, kızı evine bırakır ve kendi evine doğru yola koyulur. Genç kız evdeki işlerini bitirdikten sonra günlüğüne o gün olanları yazmaya başlar. Sonra bir duş alıp yatmayı planlar. Banyoda saatlerce durur ve saatler sonra da bir ses çıkmaz kızdan. Sabah olduğunda işin aslı anlaşılır. Delikanlı evine gelir kızın, evde bir koşuşturma vardır. Ambulansın sirenlerini duyar ama ambulans çoktan evden uzaklaşmıştır. Çocuk ne olduğunu anlamaya çalışır. Herkese neler olduğunu sorar bir yandan sevdalısını aramaya koyulur. Hiç bir yerde yoktur sevdalısı sonra birinden kötü haberi alır. Çocuk bir yanda yıkılır yere sonra bu habere dayanamaz ve ayağa kalkıp hastaneye koşar. Görevlilerin müdahalesine rağmen sevdalısını görmeye çalışır ve bunu başarır da. Sevdalısının o canlı halinden artık eser yoktur. Sessizliğe boğulur her yer ve delikanlının gözlerinden yaşlar akmaya başlar. Sevdiğini son kez öper ve onu geride bırakarak evine doğru yola koyulur yıkık bir halde. Sevdalısının naaşının defnedilmesinin üzerinden bir kaç hafta geçmiştir. Çocuk sevdalısına ait eşyalara bakmaya daha yeni yeni alışmaya başlamıştı. Kutuların arasında kızın günlüğünü bulur ve okumaya başlar tek tek. Sevinçleri, hüzünleri, acıları, sevdalısına ait olan her şeyi yaşar günlüğü okurken. Yavaş yavaş son sayfalara geldiğinde kendini kötü hissetmeye başlar. Hele ki son sayfayı okuyunca kendini bir an nefes alamıyormuş gibi hisseder.
sm-Painters-Honeymoon_Frederic_Leig.jpg picture by sahra1623
Günlükte yazan son sözler:Düğünüme 3 gün kaldı ve ben mutluluktan uçuyorum. Her şey çok güzel olacak biliyorum. En önemlisi sevdiğimle evleniyorum. Onunla mutlu bir hayatım olacağını biliyorum çünkü onu gerçekten çok seviyorum ve onun da beni sevdiğini biliyorum. Sevmek çok güzel bir duygu. Aşkım Seni Seviyorum!!! Bunu okuyacaksın bir gün biliyorum. Belki benle belki benden gizlice Ama okurken şunu aklından hiç çıkarma sonsuza kadar seveceğim tek kişi sen olacaksın. Bu dünya da ve bundan sonra da ...

Yıllar geçer delikanlı asla evlenmez. Yılların hatırasını bir bir hatırlayan yaşlı adamın üstüne yine yılların hüznü bürünür ve banktan kalkarak evinin yolunu tutar. Öyle ya ne de olsa sevdiği onunla birliktedir sonsuza dek. Sadece bedenlerin olduğu bir dünya değil burası. Gerçek eş ruhların birbirlerini bulabildikleri sevebildikleri aşık olabildikleri bir dünya. Sevdalılar er geç sonsuz bir mutlulukla yine birlikte olurlar. Yeter ki yaşadıkları gerçek aşk olsun.
sevda, sevgi, gerçek aşk
Yazar: Mamoru
Yorum (9) :: Yorum yaz! :: Bağlantı :: Etiketler : Sonsuz Aşk

7/30/2008 - BU DA GEÇER

Kategori: Oykuler , Öykü

1439935317.gif picture by sahra1623

                                                        BU DA GEÇER


Mehmet nice zorluklarla büyümüş, delikanlı olmuştu. Evlenecek çağa geldiğini düşünüyordu. Lâkin evlenmek için çaldığı kapılar, hiçbir şeyi olmadığından yüzüne kapanıyordu. Allah’tan ümit kesilmez diyerek pes etmiyor, günaha girmekten korktuğu için evlenmekten de vazgeçmiyordu. Son bir ümitle köyün zengini olarak bilinen ihtiyarın yanına gitti ve içini şöyle döktü:
“Benim hiçbir mal varlığım da, beni himaye edip barındıracak kimse de yok. Bu güne kadar çeşitli işler yaparak Allah’ın yardımıyla geçinmeye çalıştım. Evlenme çağına geldim. Münasip biriyle evlenmek istiyorum. Fakat yoksul ve kimsesiz olduğumu öne sürerek bana kız vermiyorlar. Bir miktar borç verseniz… Sonra ben çalışır size öderim.”

İhtiyar bu saf ve kalbi temiz delikanlıyı dinledikten sonra şöyle der.
“Keşke param olsaydı da sana karşılıksız verseydim evlâdım. Ben köy halkının bildiği kadar zengin değilim. Bir senelik gıda ihtiyacımı karşılayacak kadar tarlam ve ekin zamanı o tarlayı sürmekte kullandığım iki de öküzüm var. Başka da bir şeyim yok.”
Genç Mehmet diretir:
“Öküzlerden birini bana verin, onu satıp parasıyla evleneyim. Ekin zamanına kadar çalışır öderim. Şayet ödeyemezsem öküzden boş kalan yere geçer, boynumda sabanla tarlayı ben sürerim.”
İhtiyar sözlerinde apayrı bir tatlılık sezdiği delikanlıyı kıramaz ve peki deyip öküzün birini verir.
Mehmet artık evlidir. Köyün hem ahlâk hem de güzellik timsali kızlarından biriyle evlenir. Hayatını mutlu ve huzurlu bir şekilde sürdürmekte, bir yandan da ihtiyara olan borcunu ödemek için var gücüyle çalışmaktadır. Ekin vakti gelmiş çatmış Mehmet bir türlü parayı denkleştirememiştir. Verdiği sözü tutmak üzere ihtiyarın yanına gider. İhtiyara:
“Size borcumu ödeyeceğimi aksi halde diğer öküzün yanına geçip tarlayı süreceğimi söylemiştim. Evlilik benim düşündüğüm kadar kolay değilmiş. Ekin vakti gelmesine rağmen parayı biriktiremedim. Buraya sözümü tutmak için geldim.” der.
İhtiyar şaşkın bir şekilde:
“İyi dersin de evlâdım seni sabanda gören köylü ne der? Ben nasıl cevap veririm? ”
Mehmet “Siz onların söylediklerine kulak asmayın. Size çıkışan olursa siz “ona sorun” diyerek beni gösterin. Ben cevap veririm.”
“Peki, Sen bilirsin” der ihtiyar.
Mehmet boynunu geçirir sabana başlar tarlayı sürmeye. İhtiyar arkadan sabanı itmekte, öküzle beraber Mehmet de çekmekte ama yanındaki öküzle bir değildir ki Mehmet. Günler geçtikçe boynunda ve omuzlarında yaralar çıkmakta gittikçe zayıflamaktadır. O yine yaratanına devamlı şükürler etmekte “Belâyı veren onu almaya da kadirdir bu da geçer elbet.”diye söylenmektedir.
O sırada yoldan geçmekte olan bir atlı Mehmet’in halini görünce merakını yenemez ve ihtiyarın yanına giderek biraz da kızgın bir şekilde ona:
“Ayıp değil mi Bey Amca utanmıyor musun? Gencecik delikanlıya eziyet ediyorsun. Bu yaptığın insanlığa sığar mı? ” diye çıkışır
İhtiyar sesini çıkarmaz ve “Bana bir şey söyleme” der. “Git kendisine sor.”
Mehmet de yolcu olduğu anlaşılan bu adama günah işlemekten korktuğu için evlenmeyi düşündüğünü parası olmadığından kendisine kız verilmediğini, ihtiyardan borç olarak bir öküz alıp sattığını ve o öküz parasıyla evlendiğini, borcunu zamanında ödeyemediği için de sabana kendi isteğiyle geçtiğini anlatır.
Atlı da sevmiştir Mehmet’i. Kuşağındaki keseyi çıkarıp önce ihtiyarın öküz parasını verir. Sonra ona da biraz  para verip, o parayla bereketli olması hasebiyle koyun almasını tavsiye eder. O da atlının dediklerini uygular.

Mehmet’in mal varlığı gittikçe artmaktadır. Ovalara sığmayan sürüleriyle, emrindeki hizmetçilerle köyün ağası oluvermiştir biranda ama o hiçbir zaman gurura kapılmıyor, nimeti vereni unutmuyordu. Zekâtını fazlasıyla dağıtıyor, köyün fakirlerini araştırıp geçim sıkıntılarını gideriyordu. Özellikle de kendi geçmişini unutmuyor, evlenecek yaşa gelip de evlenemeyenlere yardım ediyordu.

İki de erkek çocuğu olmuştu. Her şey verilmişti kendisine. Servet, şöhret, sıhhat ve iki çocukla süslenen huzurlu bir aile… Seneler sonra yine aynı köyden geçmekte olan o atlı bu kez Mehmet’i o zenginlikle görünce kendisine: “Bakıyorum da hiçbir sıkıntın kalmamış. Bundan sonra rahat bir ömür sürersin” der. Mehmet de “şükürler olsun hiçbir sıkıntım yok ama sen yinede öyle deme. Bunları veren Allah elbette almaya da kadirdir. Buda geçer” diye cevap verir. Mehmet’in cevabı atlıyı şaşırtmıştır. Yine de sesini çıkartmadan atını dizginleyip uzaklaşır.
Aradan fazla bir zaman geçmemişti ki büyük bir afetin ortasında kaldı. Bir yandan fırtına bir yandan fırtınayla beraber azgınlaşan seller bütün malını yutup götürmüştü. Elinde avucunda ne varsa akan sele kaptırmıştı. Geriye sadece eşeği kalmıştı. O yine devamlı dua ediyor kendi ve ailesinin canına zarar gelmediği için yaratanına şükrediyordu. Köy ağası Mehmet afetten köyün en fakiri olarak çıkmıştı. Hanımına şöyle dert yanıyordu: “Hanım biz köyün en zenginiyken şimdi en fakiri olduk. Sadaka ve zekât dağıtırken muhtaç duruma düştük. Ben artık bu köyde kalamam. Uzak bir köye gidip oraya yerleşelim. Rızkımızı başka yerlerde arayalım.”
İki çocuğunu eşeğe bindirip kendisi de hanımıyla beraber yola koyulur. Köy köy kasaba kasaba iş aramaya başlarlar. Uğradıkları köylerden birinde çoban aradıklarını ancak köyün dışındaki kulübeden başka kalacakları yerleri olmadığını söylerler. Mehmet de kabul edip işe başlar. İlk önce kulübeyi tamir edip güzelce temizler sonra da vakit kaybetmeden işe başlar.

Mehmet dürüstlüğüyle ve işine olan bağlılığıyla burada da kendini köylüye sevdirir. Köylü başı her derde girdiğinde Mehmet’e koşar canı sıkıldığında Mehmet’e koşar, emanet bırakacak biri mi lâzım akla ilk gelen Mehmet’tir. Kısacası köylü her işini Mehmet’e yaptırmaya alışmıştır.

O günlerde yabancı olduğu anlaşılan bir adam köye gelir. Köylüye elbisesinin yırtıldığını diktirmek için usta bir terzi aradığını söyler. Onlar da kendilerinin pek beceremediğini ancak köyün dışındaki kulübede oturan Mehmet’in hanımının iyi terzi olduğunu söylerler. Yabancı eve geldiğinde Mehmet evde yoktur Mehmet’in hanımı yabancının elbisesini güzelce diker temizler. O da teşekkür ederek oradan ayrılır, ama yolda kalbine kötülük dolar. Şeytana uyup geri döner Mehmet’in hanımına: “Yolda Mehmet’e rastladım çok zor durumda sürüsüne kurtlar musallat oldu yardıma gitmeliyiz.”der. Hanım da yabancının sözüne inanır çocuklarını evde bırakıp aceleyle kocasına yardıma koşar atının terkisine binip gözden kaybolur. Mehmet döndüğünde çocuklar babalarına: “Bir adam geldi. Önce elbisesini diktirip gitti sonra tekrar gelip senin sürülerine kurtların saldırdığını aceleyle annemi çağırdığını söyledi ve annemizi alıp gitti. Mehmet’in başı ellerinin arasındadır çocuklarına: “Yavrularım adam annenizi kaçırmış. Benim başıma hiçbir belâ gelmedi. Adam yalan söylemiş annenizi kandırmış.” Çaresiz bir şekilde köylüye mallarını tek tek teslim eder. Hepsiyle helâlleşir ve oradan ayrılır. Bu sefer de köy köy, kasaba kasaba hanımını arar, ama o bu kadar sıkıntıya rağmen yine de Allah’a şükredip ondan yardım istemekte ve derdi veren Allah dermanını da verir elbet bu da geçer” der.

Böylece dolaşırlarken bir nehrin kenarına varırlar. Karşı yakasına geçeceklerdir, ama nehir azgın bir şekilde akmakta, yol vermemektedir. Mehmet ilk önce büyük oğlunu karşıya geçirir orada bırakır ve döner küçük oğluyla eşeğini alır. Nehrin ortasına varmıştı ki gözlerine inanamaz. Bir kurt oğlunu kaçırmaktadır. Telâşla büyük oğlumu kurtarayım derken küçük oğlunu da nehrin ortasında bırakır. Nehrin azgın suları oğulcağızını alıp götürür. Mehmet öylece kalakalır bir oğlunu kurda bir oğlunu da nehrin azgın sularına kaptırmıştır. Çaresiz bir şekilde dolaşmaya başlar. Bir umutla karısını ve çocuklarını arar durur. Böylece seneler geçer. Mehmet yaşlanmaya başladığını hisseder. Saçına sakalına aklar düşmeye başlamıştır. O geçirdiği uzun yıllar, o gezdiği şehirler, beldeler, ülkeler kendisini bir hayli yıpratmıştır. Mehmet yine de azminden bir şey kaybetmiyor, karısını ve çocuklarını bulma ümidini yitirmiyordu.

Bir gün uğradığı şehirlerden birinin girişinde büyük bir kalabalık görür. Neler olduğunu anlamak için kalabalığa yaklaşır. Bu sırada bir ak güvercin gelip Mehmet’in omzuna konar. Kalabalıktan uğultular yükselmeye başlamıştır. Kendi aralarında;

“Bu da kim böyle? Saçı sakalı birbirine karışmış, elbiseleri yırtık pırtık, hali perişan. Bu olmaz bir daha deneyelim” derler. Mehmet'in omzundan kuşu alıp tekrar uçururlar. Kuş döner dolaşır yine Mehmet’in omzuna konar bir daha denerler yine Mehmet’in omzunda. Meğer o günlerde ülkenin kralı ölmüş. Halk da adet olduğu üzere beyaz bir güvercin uçurur güvercin kime konarsa kral o olurmuş. Talih kuşu bu sefer Mehmet'i bulmuş. Mehmet ülkeye kral olmuş.

Mehmet kral oldum diye hemen yan gelip yatmaz. “Mademki halk bana bu görevi verdi en iyi şekilde yapmam lâzım” der. Her gece vezirleri ve diğer devlet erkânını çağırıp toplantılar yapar. Halkın arasına karışıp dertlerini dinler ve böylece devleti âdil bir idare ile yönetmeye başlar. Halk yeni kralını çok sevmiştir. Böyle birden bire çıkıp gelen biri nasıl olur da devleti böyle güzel yönetebilir. Onun Allah tarafından gönderilen bir melek olduğuna dahi inananlar vardır.

Mehmet gece yaptığı toplantıların birinde baş vezirini göremez. Ertesi sabah veziri çağırıp toplantıya neden katılmadığını sorar. Vezir de “Efendim benim ev biraz şehrin dışında, eşim de yalnız olduğu için geceleri onu tek başına bırakıp gelemiyorum,. Onun için sizden gece toplantılarından affımı istiyorum.”der. Mehmet izin vermez. “Toplantıların faideli geçebilmesi için senin de katılman lâzım. Ne olursa olsun bu toplantılara katılacaksın. Eğer eşinin başına bir şey gelmesinden korkuyorsan evinin kapısına iki nöbetçi bırak.” der. İşte Mehmet devleti böyle idare eder. Hiçbir gevşekliğe müsamaha göstermez.

Günler böyle gelip geçerken yine o atlıyla karşılaşır. Atlı kendisine: “İstediğin her şeye kavuşmuşsun. Sıkıntın kalmamış. Köyde sefil bir hayat sürerken buraya gelip kral olmuşsun.” der. Mehmet de öyle deme der. Bana önce öküzlük sonra ağalık, daha sonra çobanlık daha sonrada krallık yaptıran Allah her şeye kadirdir. Bu da geçer” Mehmet’in cevabı atlıyı hem şaşırtmış hem de biraz kızdırmış. “Ne zaman senle karşılaşsak, ne zaman senle konuşsak mutlaka sonunda bu da geçer diyorsun. Geçmeyen bir şey var mı bana onu söyle” der. Mehmet de atlıya sorusunun cevabını 6 ay sonra vereceğini söyler. Atlı şaşkın bir şekilde söylene söylene oradan ayrılır.

Vezirin kapısına bıraktığı iki nöbetçi kendi aralarında sohbete dalmışlardır. Biri diğerine başından geçenleri anlatmaya başlar. “Biz iki kardeştik babam köyde çobanlık yapardı. Bir gün bir yabancı evimize gelip elbisesini diktirdikten sonra annemizi kandırarak kaçırdı. Babamla birlikte onu aramaya çıktık. Derken bir nehrin kenarında beni kurt kaptı. Tepeyi aştığımızda köylüler beni kurdun elinden kurtardı. Ondan sonra babamla kardeşime neler oldu bilmiyorum.” Bunları dinleyen diğer nöbetçi gözyaşlarına hâkim olamaz: “Senin o nehir ortasında bıraktığın kardeşin benim. Babam seni kurtarmak için acele edince beni elinden kaçırdı. Nehrin sularına kapıldım. Uzun bir süre sürüklendikten sonra beni de köylüler kurtardı. Babama neler olduğunu ben de bilmiyorum. Onu bir daha görmedim.” İki kardeş ağlayarak birbirlerine sarılırlar. Doya doya hasret giderirler.

Vezirin hanımı içerden bu nöbetçilerin konuştuklarını dinliyordu. Kendisine daha fazla tutamadı. “Yavrularııııım” diyerek gözyaşlarıyla nöbetçilerin boyunlarına sarıldı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. “Siz benim yavrularımsınız. Beni kaçıran yabancı, tebdil-i kıyafetle köye gelen vezirmiş. Beni bu vezir kaçırdı.”diyordu. Nöbetçiler iki sevinci birden yaşıyordu. Hem kardeşlerini hem de annelerini bulmuşlardı. Anne, çocuklarını içeri aldı. Onların karınlarını bir güzel doyurdu. Sevdi okşadı. Yılların çektirdiği acılar yavaş yavaş diniyordu. Oğullarını bulmuştu bundan güzel bir şey mi vardı?

Tam bu sırada vezir içeri girdi. Karısının nöbetçilerle yan yana oturduğunu görünce çok kızdı. Daha bir şey söylemelerine fırsat vermeden ağzına geleni söyledi. “Ben size namusumu emanet adıyorum Siz neler yapıyorsunuz.” diyordu. Derhâl nöbetçilerin idamını emretti. Darağacı kuruldu. İkisi birden sehpaya çıkarıldılar. Cellât tekmeyi vurmadan önce adet olduğu üzere son istekleri soruldu. İki kardeşin hiç umutları kalmamıştı, ama yinede son isteklerini söylediler. “Kralla yüz yüze görüşmek.” Vezir idamın hemen gerçekleşmesini istiyordu. Önce izin vermek istemedi. Ancak yapacak bir şey yoktu. Bu onların son istekleriydi.

Kral iki delikanlıyı dikkatlice dinledi. Tahtından yavaş yavaş indi. Yüreğinin derinliklerinden gelen hıçkırıklara hâkim olamıyordu. İki gencin yanına geldi. Ellerini omuzlarına koydu. “Oğullarım benim ben, sizin babanızım” dedi. Onların babasıydı Mehmet. Yıllardır aradığı çocukları şimdi karşısındaydı.

Artık her şey ortaya çıkmıştı. Mehmet’in karısını kaçıran vezir idam edildi. İşte şimdi istediği mutluluğu yakalamıştı. Karısı da çocukları da yanındaydı, ama bu mutluluk da uzun sürmedi. İki ay geçmemişti ki anîden rahatsızlandı. Yaşadığı hayat kendisini çok yıpratmıştı. Kısa bir süre sonrada öldü. Halk aylarca onun yasını tuttu.

Mehmet’in ölümünden birkaç ay sonra atlı şehre döndü. Sorusunun cevabını alacaktı. Fakat daha şehrin girişinde Mehmet’in öldüğü anlaşıldı. Her yerde matem vardı. Sanki köy de Mehmet'le birlikte ölmüştü. Mezarının başına vardı ve sitem dolu şu serzenişte bulundu. “ ey öküzlük yapan Mehmet, Ey ağalık yapan Mehmet, Ey çobanlık yapan Mehmet, Ey krallık yapan Mehmet. Bu sefer sözünde durmadın. Bu da geçer bu da geçer dedin. Geçmeyen şey nedir? diye sordum cevabını vermeden gittin. Nerelerdesin? ” Atlı böyle söylenip dururken bir ses duydu. Bu Mehmet’in sesiydi. “ sorunun cevabı işte burası! ölüm herkese bir defa gelir ama geçmez! ”

alınyı


 
Yorum (1) :: Yorum yaz! :: Bağlantı :: Etiketler : BU DA GEÇER

<- :: Sonraki Sayfa ->

Hakkımda

Photobucket
Bazı hayatlar vardır içinde acı , çile , üzüntü dolu olan bazı hayatlar vardır hep bir şeyler alınıp götürülen geriye kalanlardan hayır gelmeyen bir çok örnekli hayatlar vardır ama hiç duydunuz mu hayatının tamamının mutlu geçtiğini söyleyen hiç ağlamadığını hatta ağlamanın ne demek olduğunu bilmediğini iddia eden insanları ? şahsen ben hiç görmedim ki zaten deseler bile inanmam çünkü hayat bir çok sınavdan ibaretken her zaman mutlu olmak imkansızdır... Bazen düşünüyorum da aşk öyle bir tutku Photobucket

Bağlantılar

Ana Sayfa
Profilim
Arşiv
Rss
 

Kategoriler

Kanallar

 
 
 


 
C
A
R
S
A
M
B
A
 
5
 
O
C
A
K
 
2
0
1
1
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
o
o
o
o
o
o
o
.
.
.
.
.

html-kodlari.tr.gg } #bb_navbar #iframe { display:


DamarFm Facbook’ta

 

Damar Fm İphone’de

DamarFm iPhone Radyo App Geliyor, iPhone Kullanicilari DamarFm iPhone Radyo App’i Apple App Storeden Yükleyebilecekler..

DamarFm Telefon’da

Almanya Sabithat Numaralarini Ücretsiz Arayabilen Herkez
Örnek Hattlar:
Arcor, Alice, Versatel, Telekom, o2 Genion Flatrate,  E+Base, Ayyildiz

Telefon Numaramiz:  +49 6221 18792 3528

Internet Radyoları Şimdi Otomobillerde

Blaupunkt’un yeni otomobil CD çaları, internet radyolarını da hoparlörlerinize taşıyacak. Artık frekanslar arasında gezinip radyo dinlemeye paydos…Dünyanın ilk internet oto radyosu sayesinde otomobil sahipleri AM/FM/CD standardına entegre olan binlerce internet istasyonuna kolayca ulaşabilecek.miRoamer ile Blaupunkt‘un birlikte tanıtımını yaptığı internet radyolu araç içi cihazlarda dilenirse karasal radyo ve internet istasyonları arasında da seçim yapılabiliyor.
Copyright © 2002 - 2011 Tüm Hakları Saklıdır DamarFm.Com Jilet Gibi Radyo !Arabesk sohbet






Kalbime Gömerim O Zaman,
Unutupta Silerim O Zaman,
Alt Tarafı Aşk Bu Da İşte,
Vazgeçilmez misin Amaan..!
Sanane ki Ağlıyorsam,
Deli Gibi İstiyorsam,
Hala Seni Seviyorsam,
Sanane Anlamıyorsan...!

 

'Sadece İçimdesin Artık,Dışımda Değil!' Dedin Ve Kayboldun Gecenin Karanlığında...! Bense Bir Duvar Dibinde Çırpındım,İsyan Ettim...!

Aklımda Birsürü Soru İşaretiyle Kalakaldım... Hadi Gene Gecenin Karanlığında Saklanıyordu Sensizlik, Aydınlık Bastırınca Nereye Saklanacaktı?!

Sustum, Sonunun Nereye Varacağını Bilmeden, Annesini Kaybetmiş Çocuklar Gibi Aradım Durdum 'Sen(sizliği)'i...!Saklamalıydım Seni Çok Derinlere, Gömmeliydim Kalbime... Aşkın Dilinden Anlamıyorsan Anladığın Dilden Konuşmalıydım Seninle... 'Artık Seni Senden Bağımsız Yaşamalıydım...!'

 Ayrılık Resimleri_3,Ayrılık, Resimleri, güzel, yeni, resim, yalnızlık, bekleyiş, bekleme, hüzün,

Yalanmış Demek Herşeyin Bilemedim,
Saklamışsın Nefretini Göremedim!
Olmayınca Olmuyor Sen Sevemedin,
Yazılmış Kadere Ayrılık Bilemedim..
Alıştım Zor Olsada Kabullendim!



Ayrılık Resimleri,Ayrılık, Resimleri, güzel, yeni, resim, yalnızlık, bekleyiş, bekleme, hüzün, boşluk, acı,
'Ben Seni Büyütürken İçimde Dönersin Diye, Sen ''Bensizliği'' Beslemişsin...

Ben 'o' Derken, Sen 'Onsuzluk' Demişsin...!
  Ben 'Aşk',
Sen 'Nefret'
Ben 'Dön'
Sen 'Unut' Demişsin, Anlamamışım...!
Bana Düşen Sadece Kabullenmek Artık... Kalbime Gömmek...Biraz Unutmak, Biraz hatırlamak...

Hareketli Yağmur Resimleri_8,Hareketli, Yağmur, Resimleri, gif, animasyon, en, güzel, manzara, yağış, yağma, su, rain, falling, scene, picture,
Keşke Herşey Daha Farklı Olsaydı;
Ama Hoşçakal
Dedin Ve Gittin...
Şimdi Göm Beni Kalbine Gömebildiğin Kadar,
Ben Veda Etmem Bu Aşka............!!!

KAL BİRAZ DAHA

 

 

Şimdi git..
Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik..
Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik..
Say ki, sevda trenini çağırdığım durakta bir süre beraber beklemedik..
Sen git..
Ben gelemem bu yürekle..
Ya da kal..
Eylül yağmurlarını bekle..
Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Saçlarıma ak düşmemis halimle..
Sen yaslardayken..
Onsekizimde, yirmimde,yirmiyedimde..
Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Kaldirimlarin islak ve temiz haliyle..
Yaşli yüzüm delikanli yüreğimle..
Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Aşksız geçen onca yılı yakacağim..
Sevda alevinde kendi ellerimle...
Simdi git..
Say ki, seninle güzel geçen gecelerde sabahlara kadar gülüp konusup birseyleri paylaşmadık..
Say ki, oturup konustuğun yaşlı ve yabanci bir kadındı...
Ve sevdadan hiç söz etmedik..
Say ki, hiç gülmedik..
Ayni seyleri sevmedik..
Ve yagmurdan sonra beraber yürümedik..
Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyecegim..
Yagmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada..
Seninle gökkusağinin altından geçecegim..
Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Ve seni sevdigimi kimseye söylemeyeceğim..
Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yagmur olacak..
Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim..
Ben seni yagmurdan sonra seveceğim..
Ve bir gün ölürsem senin gözlerinde;gözlerinin önünde ölecegim.....

 

 

 
Kaç mavi yasak
yaşadık seninle,
kaç deli gece…
Düşünse, dolunay bile utanır,
yıldızlar çıldırır, ağlar erguvanlar.
 
 
Ben, seni işte öyle bir
gecede sevdim, hesapsız.
Ve düşlerim…
Düşlerim sınırsızdı alabildiğine



























SEVİYORUM SENİ

Ayrılığın beni bak öldürüyor
Bana nasıl kıydın bilemiyorum
Her baktığım yerde hatıran saklı
Senden başkasını istemiyorum

Sana ben doyamadım
Seni hiç unutamadım
Artık dönmesen bile
Beklerim seni canım

Of of özledim
Of of seni çok sevdim

Seviyorum seni yar
Gözlerim sana ağlar
Herşeye rağmen sevgilim
Seni seven biri var

Seviyorum seni yar
Gözlerim sana ağlar
Herşeye rağmen sevgilim
Seni bekleyen biri var  

EBRU YAŞAR

anasayfa      sarkilar


















 Kendimi anlatmak istedim sana ama boşaydı. Senin anlamak gibi bir niyetin yoktu. Çırpınışlarım boşaydı. Çabalarım sonuçsuzdu. İnsan görmek istediğini görür derler. Sen bende görmek istediklerini gördün, bana ait olan şeyleri değil.



Beni anlamadın ya, ona yanıyorum şimdilerde!



Seven bir çift göz vardı bir zamanlar. Sana her bakışında yaşlarla dolan bir çift göz. Başkalarının kaybolmak için her şeyi hiçe saydığı, seninse görmediğin bir çift göz. Şimdi nerelerde, ne yapıyor, kime bakıyor o gözlerdiye sorma bana! Sana bakmayacak, baktığında huzur bulmayacak artık o gözler. Sevdasını dillendirmeyecek. Onu anlamayan gözlerine "Beni anla." der gibi bakmayacak.



Beni anlamadın ya, ona yanıyorum şimdilerde!



Sen haketmedin ne beni ne de sevgimi... Sen saygı duymadın ki aşka... Sen hiç bilmedin ki sevgi nedir? Sen hiç bilmedin ki seven bir yürek nasıl çarpar? Sen hiç sıladakini özlemedin ki... Sen beni hiç anlamadın be sevgili.



Beni anlamadın ya, ona yanıyorum şimdilerde!



Yanışım boşa, bitişim boşa... Bu alevlenen kor boşa... Küllerinden yeniden doğan yüreğimi yeniden yakmak mı niyetin? Bu yangın boşa be sevdiğim. Yine geleceksin, yine alevleneceksin yüreğimde ve yine beni anlamadan çekip gideceksin buralardan...


























"Aşkım" desem... az gelir
"Bitanem" desem...buda tam anlatmıyokiii:(
"Canım" desem...canımdanda ötesin
"Hayatım" desem...Zaten hayatımın tümü sensin
"Herşeyimmm" desem...
evett bu oldu
Çünkü kelimelerin hiç biri teker teker seni anlatmaya yetmioo
bi araya geldiğim zaman seninle olduğum zaman anlam kazanıyo
herşeyimmm.....
Ben seni kocamn bi kalple sevdim.Gözlerim değil kalbimdi seni gören
Sen damarlarımdaki kana karışıp geldin oturdun kalbime.
Bi başka yerde olamazdınki zatenn!!!
Sen benim en değerli yerimde olmalı ve hep orda kalmalıydın...
Çok aşka ev sahipliği yapamayan bu kalp bi tek SENİ bu kadar kolay kabulledi
*****Bu kalbin gerçek sahibi sadece sensinnn*****
 

 


Seni severken dünyayıda sevdim ben...insanlarıdaa
Kendime bile dar gelirken
içinde herkese yer olan kojamannn bi hayatın
sahibiyim artık
senin sayende...
En kızgın , en tahammülsüz olduğum anlarda bile
-=|seni düşünmek yetti bana |=-
içimdeki sevinç yüzüme yansıdı
Beni güldüren senin sevgindi
ve ben...
kaygısız , içten gülümsemenin nasıl güzel bi şey olduğunu anladım seninle...











HAYATIMI YENiDEN YASAYABiLSEYDiM EGER

 



"Hayatimi yeniden yasayabilseydim eger; hastayken yataga girer dinlenirdim. Ben olmadigim zaman her sey kotuye gidecek diye dusunmezdim. Gul seklindeki pembe mumu saklamaz yakardim. Daha az konusur, ama daha cok dinlerdim. Yerler kirlense, masa ortum lekelense bile daha cok arkadasimi aksam yemegine davet ederdim.

Oturma odasinda TV seyrederken, patlamis misir yer, somineyi yakmak isteyen birisi oldugunda ona engel olmazdim. Yerler leke olacak diye korkmazdim. Bana gencligini anlatmaya calisan dedeme daha cok vakit ayirirdim. Kocamin sorumluluklari ni daha cok paylasirdim.

Sacim bozulmasin diye, arabanin caminin acilmasini onlemezdim. Etegimin lekelenmesine aldirmadan cimlere otururdum. TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha cok aglar ve gulerdim.. Omur boyu “garantilidir” denilen hicbir seyi satin almazdim.

Hamileligimin bir an once sona erip, dogum yapmayi dilemek yerine, hamile oldugum her anin tadini cikarir ve icimde bir canli yaratmanin ne kadar harika oldugunu fark ederdim. Bu o kadar nadir bir olay ki. Mucize gibi bir sey.

Cocuklarim beni opmek istediklerinde, asla "once git ellerini yuzunu yika" demezdim. Onlara daha cok "seni seviyorum", ondan da daha cok "ozur dilerim" derdim. Ama baska bir hayat verilseydi en cok yapacagim sey; her dakikasini degerlendirmek olurdu..

Dikkatle bak.

Gercekten gor.

Yasa.

Vazgecme.

Kucuk seyler icin sIkayet etme.

Bana benzemeyenler, benden daha cok seye sahip olanlar ve kimin ne yaptigi beni ilgilendirmezdi. . Bunun yerine, iliskilerimi guclendirmeye calisirdim. Sahip oldugunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her sey icin Allah'a sukredin. Tek bir hayatiniz var ve birgun sona eriyor. Umarim her gununuzu degerlendirirsiniz.




YALNIZLIK ÇEMBERİNDE

Günlerim herzaman ki gibi karanlık yine

acı ile geçiyor saatler özlem ile
ne zaman dalmıyorki gözlerim senli sensizliklere
durmuyor gözyaşlarım yalnızlık çemberinde.

Yorulmuyor hayat dert çile vermeye
şarkılar yoldasım sigaramla birlikte
tükenmek bilmeyen bir boşluğun içinde
savruluyorum rüzgarla birlikte
farkında olmadan yalnızlıık çemberinde.

Nedeni yok belki bu sensizliğin
yada bana verdiğin bu ayrılık yelinin
sana yazdığım ilk şiiri hatırlarmısın
Ayrılıktı adı
ayrılmam dediğin ayrılık
yıkılmıştı o gün dünyam
gözümde yalandı herşey sevda bile
yıkmam demiştin
ama bıraktın beni yalnızlık çemberinde.

Şimdi soruyorum kendime
neden sen, neden sevdim diyorum
oysa ne mutluydum senden önce
aradığım aramasını beklediğim
düşündüğüm kimse yoktu
mutluydum yinede yalnızlık çeberinde.

Şimdi ise perişanım
hasret rüzgarlarını saldın üstüme
çaresizliği tanıttın
derman bulamıyorum şimdi dertlerime
öyle acımasızki şu hayat
gelmiyor ECEL'im YALNIZLIK ÇEMBERİNDE...










example4

Nesi varsa senin inanki bu ömrümün
Satır satır sana ait her hikayesi
Aşk ikimize meleklerin hediyesi
Benim öbür yarım bedelsin tüm sevgilere
Benim öbür yarım bedelsin sen herşeye


Bensiz günlerini sen unut artık
Seven yüreğinde şimdi ben varım

Seni böyle sevmek günah ise eğer
Ben anadan doğma bir günahkarım
Seven yüreğim kor olana kadar
Gözlerimin feri solana kadar
Mahşer sirenleri çalana kadar
Seni yüregimde yaşatacagım...





Nesi varsa senin inanki bu ömrümün
Satır satır sana ait her hikayesi
Aşk ikimize meleklerin hediyesi
Benim öbür yarım bedelsin tüm sevgilere
Benim öbür yarım bedelsin sen herşeye


Bensiz günlerini sen unut artık
Seven yüreğinde şimdi ben varım

Seni böyle sevmek günah ise eğer
Ben anadan doğma bir günahkarım
Seven yüreğim kor olana kadar
Gözlerimin feri solana kadar
Mahşer sirenleri çalana kadar
Seni yüregimde yaşatacagım...
























Son Veda
Bu son gecem
Bu son veda
Şafağı bekliyorum
Seni bekler gibi
Şafakla birlikte doğacak umutları
Doğacak güneşi bekliyorum
Kollarımla sarmak istercesine güneşi
Sıcaklığını iliklerimde hissetmek için
Seni bekliyorum
Şafakta haykırmak için dağlarda
Güneşle sevişmeyi şafakta
Ölümü bekliyorum doğacak güneşi beklerken
İnsanları düşünüyorum
İnsanları düşündükçe leş kargaları geliyor aklıma
Fırsatçı ve çıkarcı leş kargaları
Kan emici yarasalar geliyor aklıma
Sonra seni düşünüyorum
Ümitsizce beklediğim seni
Ölümü bekliyorum ölümü ve seni
Doğacak güneşi beklerken
Bu son gecem
Bu son veda.
__________________

 

hoşçakal gözbebeğim,






Neyimiz vardıki bizim iki bedenimiz ve tek kalbimiz
hoşçakal gözbebeğim,
ya şimdi!!
geriye ne kaldı o temiz sevgiden
oysa ne alıntılar yapmıştık biz tek yürek halinde bu dünyadan oysa ne umutlarımız vardı tek beden halinde bu hayatta. Taki gidiyorum diyene kadar. Kader kötü ağlarımı ördü dersin mutluluğumz için yoksa bizmi birleştirdik o ipleri teker teker birbirine. Hani sevmiştik ölümüne. Şimdi ne haldesin çok merak ediyorum benim gibi olmadığın kesin. Ama ne kadar yaşatsamda bu
aşkı yoruldum sevdiğim.
Bu fani dünyada bırak seni kendimi bile yaşatamıyorum ki. Beceremiyorum. ve gidiyorum bu sevdaya son vedamı ederek.
Ama hala aklımdan geçmiyor değil " biz gerçekten haketmiyormuyduk mutluluğu hiçmi umut yok sevemezmisin beni benim sevdiğim kadar" offff yaralı kalbim ahhh deli sevdam...
hoşçakal gözbebeğim bu son şiirim sana NAZLI yarim.



 
Her şiirde gözlerin
Göktan - Gözbebeğim
Her nefeste hasretin var
Her durak senden önce
Her saat sana çalar

Kalbimin en güzel yerindesin
Sen benim herşeyimsin
Ayırmasın bizi hiçbir şey
Sevgilim birtanemsim

Her mevsim kalbimde kır çiçeğim benim
Dualarım sana gözbebeğim benim
Ölsemde vazgeçmem tek dileğim benim
Sen benimsin ben de senin
Sonsuza kadar yemin ederim





SENİ SEVİYORUM DİYEN DİLLERE DEGİL SENİN İÇİN AĞLAYAN GÖZLERE İNAN








 

 

...

“Kendine iyi bak” bir veda degil elveda cümlesidir çogu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasini gizler içinde...

"Kendine iyi bak." Çünkü bundan sonra ben yaninda olmayacagim. Olamayacagim. Istesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmani istiyorum. Olur da bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.“

“Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda sana bakacak. Ben olmayacagim. Kendine iyi bak ve beni düsünme. Çünkü ben de seni düsünmeyecegim artik. Arama sakin beni, yazma, çünkü ben yazmayacagim. Sil beni yüreginden, çünkü ben silecegim. Fakat, yasanilan, paylasilan güzel seyler hatirina sana yürekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha dönmemek üzere gidiyorum.”

"Kendine iyi bak. Aramizda geçen herseye ragmen benden sonra iyi oldugunu bilmeyi tercih ederim. Aslinda bilmem çok önemli degil, iyi oldugunu varsayacagim ben. Seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni kendinle basbasa, yapayalniz birakiyorum ben. Biliyorum kendini birakacaksin benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum. Aslina bakarsan, çok da fazla umursamiyorum."

"Kendine iyi bak derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. Çünkü onlari ayirmak, eti tirnaktan ayirmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok aci vericidir, yürek parçaliyicidir. Her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine “Kendine Iyi Bak” gözleriyle ayrilirlar. Ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar…Ta ki son elveda mezar sessizligine bürününceye kadar…"

Tutkunun ötesinde sevenler, bir kez “Kendine Iyi Bak “ derler ve giderler. Onlar eti tirnaktan ayirmak yerine ölümü yeglerler. Onlar bu aciyi bir kezden fazla kaldiramayacaklarini bilirler.

"Kendine iyi bak" derler ve giderler. Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler. En büyük ihanet degil midir aslinda seni seveni, ihtiyaci olani yüzüstü birakip gitmek. "Kendine iyi bak" derler ve giderler. Seni suskunluga mahkum edip giderler. Seni parçalara ayirip, en büyük parçayi yanlarina alip giderler. Seni senden alip giderler.

Daha kötüsü suçlayamazsin onlari tüm bunlar için. Kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardir elbet. Suçlatmaz kendini. Savasmadiklari için kizarsin ama suçlayamazsin. Savasmislarsa, yenildikleri için kizarsin ama suçlayamazsin. Yenildigin için kizarsin ama suçlayamazsin… Ayriligin kaçinilmazligina inandirir seni, kendine iyi bak derler ve giderler. Elinden umutlarini, düslerini, sevgilerini alip giderler. Bir tek anilari birakirlar geride, bir de hatirladikça gözyaslarina bogulasin diye unutulmayan nagmeler.

Arkalarina bakmadan çekip giderler eger yalniz kalmissan, çünkü insafsizliklarini görmek istemezler. Hersey o saniye orada bitsin, kapansin bu sayfa isterler. Bitti diyemedikleri için, kendine iyi bak derler. Kirildim ve affedemiyorum; diyemedikleri için kendine iyi bak; derler. Seni istemiyorum artik, hayatimdan çikaracagim ama bil ki hiç unutmayacagim; diyemedikleri için kendine iyi bak derler. Biliyorum çok kanayacaksin ama daha iyisini yapamiyorum; diyemedikleri için kendine iyi bak derler. Vicdanlarini rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktir ve o yara asla kapanmayacaktir, bilirler.

"Kendine iyi bak" bir noktadir çogu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansin isterim ben. Oysa sen iyisin… Sen gözümdeki isik, dudagimdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin. Sen hayatima renk katan, sen yüregimdeki çarpinti, sen hayatimdaki nesesin. Sen yolumu aydinlatan, sen dert ortagim, sen gönül yoldasim, sen bir tanesin. Kendine iyi bak deme bana. Nokta koyma.

Keske böyle yasanmasaydi bazi seyler, keske affedebilsen beni, keske ben de affedebilsem… Keske döndürebilsek zamani geriye. Keske bugünkü aklimizla yasasak herseyi bastan. Nafile... Ama yine de, gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Sen eksikken, ben nasil tam olurum? Senden kalan boslugu kimlerle doldururum? Savassak, aramiza giren seytanla olmaz mi? Hani büyük asklar her türlü engeli asardi, hani gerçek dostluklar her sinavi geçerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanirdi? Hani hayatta hiç kirlenmeyecek degerler vardi? Hani en büyük zaferler, en kanli savaslarin ardindan kazanilirdi? Bunlarin hepsi yalan mi? Sahiden..., gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi?……….

Peki o zaman... Senin istedigin gibi olsun... Öyleyse...Sen de Kendine Iyi Bak.

"Kendine iyi bak" derler, kursunu kafana sikip giderler... ...

Yorum (14) :: Yorum yaz! :: Bağlantı :: Etiketler :

12/4/2007 - AyRıLık...

Islak bir sokakta bulursun kendini
Yüreğin taş, dudakların yok
Yaşadığını zannedip yürümek istersin
Ellerin titer, gözlerin dolar
Yüreğinde ne varsa yaş olup akar gözlerinden
Üşüdüğünü zannedersin; ölmektesindir
Sıkı dur bebeğim buna AYRILIK derler.....






kaz_m_seni_seviyorum12.gif



 

bayan_resmi_kaz_m.gif

TÜM ŞİİRLERİM SENİN İÇİN GÜLÜM














 






 

 

 

 







 

 

 

 


























SEVGİLİN DEĞİL,SEVDİĞİN OLMAK İSTERDİM..!







 






 

Kaderde senden ayrı düşmek de varmış...
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim...
Seni tanımadan,
Hele seni böyle deli divane sevmeden,
Yalnızlık güzeldir diyordum...
Al başını, kaç bu şehirden...
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara...
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git...
Git gidebildiğin yere git diyordum...
Oysa ki, senden kaçılmazmış!
Yokluğuna birgün bile dayanılmazmış!
Bilmiyordum!!!

Yine de dayanmaya çalışıyorum işte...
Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen...
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye...
Rüzgar güzel bir koku getirmişse...
Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum...
Yaşamak seninle bir başka zamanı...
Bir başka zamanda seni yaşamak...
Herşeyden önce sen...
Elbette sen...
Mutlaka sen...
İster uzaklarda ol...
İster yanıbaşımda dur...
Sen ol yeter ki bu zaman içinde...
Ben olmasam da olur...
Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır....
Bitmiyorsun...!
Çaresizliğim gün gibi aşikar...
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin...

İnceliğin ışık ışık yüzüme vuran...
Sen güneş kadar sıcak...
Tabiat kadar gerçek...
Sen bahçelerde çiçekler açtıran...
Sudan, havadan, güneşten yüce varlık...
Sen, o tek sevgi içimde...
Sen görebildiğim tek aydınlık...

Bir nefes de benim için al...
Havasızlıktan öldürme beni...
Bulutlara, yıldızlara benim için de bak...
Susadım diyorsam...
Bir yudum su içmelisin...
Ben yorulduysam sen uyumalısın...
Ellerim sevilmek istiyor...
Saçlarım okşanmak istiyor...
Dudaklarım öpülmek istiyor...
Anlamalısın...!

Ağaçların yeşili kalmadı...!
Gökyüzünün mavisi yok...!
Bu dağlar o dağlar değil...!
Rüzgarında kekik kokusu yok...!
Kim bu çaresiz adam!
Bu kan çanağı gözler kimin!
Kaç gecedir uykusu yok...!
Gündüzü yok...!
Gecesi yok...!
Yok!
Yok!
Anladım...
Sensiz yaşanmaz bu dünyada...!
İmkanı yok







Ağladığımı kimseye söyleme anne...
Onlar beni güçlü biliyor...
Onlar beni, en zor günümde bile ayakta biliyor...
Ben aslında gülerek geçirdiğim günün akşamı evde ağlarken...
Onlar benim içimin sızladığını, yüreğimin yandığını bilmiyor....

Ağladığımı kimseye söyleme anne...
Onlar beni kral belliyor...
Onlar beni, kızdımı dünya yakacak insan belliyor...
Ben aslında onun gözlerine bile bakmaya kıyamazken ...
Onlar benim erkek uğruna üzüleceğimi tahmin bile etmiyor...

Ağladığımı kimseye söyleme anne...
Onlar beni ağlamaz biliyor...
Onlar beni ,üzüldüm mü bulunduğum sehri bulutlar kaplar biliyor...
Ben aslında odama kapanıp sitem duygusuyla bir köşeye sinerken...
Onlar, beni hiçbirşeyin sarsacağını akıllarının ucundan bile geçirmiyor...

Ağladığımı kimseye söyleme anne
Onlar bunu hiç bilmiyor...
Onlar için ben en sağlam köprülerden daha sıkı bağlıyımdır hayata...
Ben aslında ölümle yaşam arasındaki ince çizgiden

Bir o yana bir bu yana giderken...
Onlar benim için

Hayatın büyük bir hayal kırıklığı olduğunu bilmiyor !!! 






















 

 

 

seviyorum

ama sevmeyi seviyorum

içimde özlemini şuan yaşadığım

ama umutla beklediğim bir sevgi var

hala da var ama

mutluluğunu yaşayamadığım bir sevgi

hayat sevgisii....

yaşayacağım....

kimseyi hayatımla oynamayacağım...

yaklaşmayın dokunmayın ruhuma...

bırakın....

onun bir aşk a değil

gülen iki göze ihtiyacı var

çekin ellerinizi

ben böyle mutluyum

yaklaşmayın...

yaklaşanı yakarım !!!








 

                      BEKLEYECEGİM
Matem etmiyorum sevgilim ben seni karşılıksızda severim…
En son nefesimde bile seni sevdigimi söylerim….
Hayalinle yaşar yok olur giderim…..
Merak etme senden baskasını sevmez yüreğim…
Eninde sonunda bir gün ölürüm…
Tabiki sensiz yasamak yasamaksa GÜLÜM…..
 
Kaderimse sensiz yasamak ne yapabilirim..
Ağlasam sızlasam severmisin beni yapabilirmisin…
Razı degilim desem sensizlige,
Aşkımdan sevdamdan vazgeçmem desem
Görürmüsün şu halimi acırmısın bana
Ölürüm sensiz, biterim beklide nerden bileceksin..
Zavallı şu garibanı ilk olmasada son defa sevebilirmisin…!!!
 




                      BEKLEYECEGİM
Matem etmiyorum sevgilim ben seni karşılıksızda severim…
En son nefesimde bile seni sevdigimi söylerim….
Hayalinle yaşar yok olur giderim…..
Merak etme senden baskasını sevmez yüreğim…
Eninde sonunda bir gün ölürüm…
Tabiki sensiz yasamak yasamaksa GÜLÜM…..
 
Kaderimse sensiz yasamak ne yapabilirim..
Ağlasam sızlasam severmisin beni yapabilirmisin…
Razı degilim desem sensizlige,
Aşkımdan sevdamdan vazgeçmem desem
Görürmüsün şu halimi acırmısın bana
Ölürüm sensiz, biterim beklide nerden bileceksin..
Zavallı şu garibanı ilk olmasada son defa sevebilirmisin…!!!
 











SENİ UZAKTAN SEVMEK...

Seni ilk gördüğüm gün
İşte o zaman başladı herşey
Her şey, o zaman doğdu kalbime
Sana doğru çeken,
sana bağlayan birşeydi bu
Nasıl diye
sorma!işte öyle birşey
Biliyorum sen benim
Ulaşmak isteyipte ulaşamadığım
Yaklaşmak isteyipte yaklaşamadığım
Sen benim imkansız sevdamsın
Ben böylede mutluyum
Seni uzaktan
sevmek bile yeter bana
Tam ağzımdan çıkacak
seni sevdiğimi haykıracağım
Birden, yüreğimde ki sevinç,mateme dönüşüyor
Hayır diyorum kendi kendime.... hayır
Ya hep terkedip giderse beni
Ya mahrum bırakırsa,gözlerime gözlerimi
Yokluğuna alışamam,sensizliğe dayanamam
Herşeye razıyım,
seni uzaktan seveyim yeter ki!
Biliyorum
sen çölde görünen serap gibisin
Sen benim kelimelerle ifade edemediğimsin
Ben, çılgın arzularımı frenleyip
Seni uzaktan seviyorum
Sen hiçbirşeyden habersiz
Sen farkında
olmadan,gözlerini seyrediyorum
İşte tek mutluluk kaynağım budur benim
Seni uzaktan sevmek
Bebeğim,güzel gözlü meleğim
Aşkın bir sır gibi içimde
Unutma ki!seni seven biri var ölesiye






 




Sebepsiz sevmektir AŞK,

Nedeni olmadan bağlanmak birine.

Gözlerine baktığında

Erimektir içten içe.

Ellerini tuttuğunda

Titremektir tüm benliğinle.

Hatta sarılamamaktır utançtan,

Çünkü utanmaktır SEVMEK aslında…”






Sebepsiz sevmektir AŞK,

Nedeni olmadan bağlanmak birine.

Gözlerine baktığında

Erimektir içten içe.

Ellerini tuttuğunda

Titremektir tüm benliğinle.

Hatta sarılamamaktır utançtan,

Çünkü utanmaktır SEVMEK aslında…”








Sebepsiz sevmektir AŞK,

Nedeni olmadan bağlanmak birine.

Gözlerine baktığında

Erimektir içten içe.

Ellerini tuttuğunda

Titremektir tüm benliğinle.

Hatta sarılamamaktır utançtan,

Çünkü utanmaktır SEVMEK aslında…”









Küçük Bir Söz Yakarsa İçini Dost Bildiklerin Anlamazsa Seni Boşver Dökme İçini,Yaradana Aç Elini Ser Yüreğini!...














Hoş geldin ey suskun sevgilim; Tut sözünü; sus. Mühürle dudağımı, sesimi tut, lâl eyle çığlıklarımı. Nahoş avazların uçurumlarından çek dilimi.


Yalanların kuyularından çekip çıkar nefeslerimi. Göklü söz ağaçlarının bengisuyuna kat hecelerimi.

Hoş geldin ey yüzü gamzelim;

B/akışının menzilinde tut gözlerimi. Tir-i müjgan dokunuşlarınla delik deşik et kibrimi. Gör(e)meyip de seni, göster(e)meyip de yanımda yöremde, görür gibi huzurunda tut çaresiz yetimliğimi.

Hoş geldin ay yüzlüm benim;

Tut saçlarımın kakülünden, kaldır yüzümü yerden. Utancımı tebessümünün kıvrımlarına dola, yut. Pişmanlığımı gül yanağının yamaçlarına sar, uyut. Dağıt neşemin saçlarını, hüznün tenine yasla umarsızlığımı.

Hoş geldin ey hesapsız sevincim;

Tut elimi. Avuçlarında tut uzanamadığım uçurum çiçeklerimi. Geri ver uzak dal uçlarına terk ettiğim huzur meyvelerimi. Tut Ferhad’ımın elinden, şirin vuslatların köyüne taşı yüreğimi. Tut Züleyha’mın elini, önü/ardı yırtık gömleklerin kuyusuna zindanına düşürme nefsimi.

Hoş geldin ey ruh ikizim;

Tut, ardında tutulduğum aynalara tut yüzümü... Tut ki aynalarda avuntu bulamayan, bakışlarında kendini tanımayan, özlediğinde kendine varamayan, yüzünü yakmış bir hastayım. Gözbebeğinde tut beni. Ayıplamadan, tiksinmeden bakışının ışığından yüz ver bana. Tut ki resimli el ilanları asılmış bir kayıp çocuğum; duvar diplerine asılı umarsız bakışların kovduğu bir lüzumsuzum. Tut kolumdan, ardın sıra sürükle, yuvama götür. Tut ki mürekkebin hiç hatırını sormadığı yırtık bir kâğıt, kalemin hiç içmeyeceği unutulmuş bir sözüm. Aklında tut beni; diline dola, dudağına değdir, cümlede kullan, tut bir şiire kafiye eyle beni. Tut ki üzerindeki rakamları ciddiye alınmayan kalp parayım. Elinde tut, say beni, inci mercana sat beni. Işığa tut yüzümü; sahih kıl beni.

Hoş geldin ey son tesellim;

Göz yaşımı yanağında tut, taç yapraklarına taşı ağlayışımı. Şehvetin kirinden sıyır, tenin tozundan ayıkla kalbimi.

Hoş geldin ey kalbimin göğü;

Tut kanatlarımdan, rahmete yapıştır teleklerimi, yücelere yükselt bedenimi. Yağmurları tut sakla hüznümün bulutlarında.

Hoş geldin ey bin bahar neşesi;

Tut elimden sımsıcak, karanfillerin kûyuna götür beni, güllerin suyuna kat demimi, demkeş eyle gönlünün pervazına kalbimi.

Hoş geldin ey ışıltılı libasım;

Tut yakamdan, giy beni, giyindir beni, ört bencilliğimi, üşümeye terk etme bendeni. Omuzlarıma sarıl şal gibi, rızana razı eyle beni.

Hoş geldin ey kan davalım;

Tut (i)ki yakamdan, tutukla beni, yetimlerin yüzüne çalıp pare pare eyle cimriliğimi. Bağla ayağımı yokluklara gitmekten. Bileklerimi kelepçele, yasakla ellerime biriktirmeyi..

Hoş geldin ey açlığım;

Tut ve at sahte doymuşluklarımı, teni üzerimden sıyırıp ruhun semâsına savur beni. Çıplak bırak cümle duyarsızlıklardan. Yırt at yüreğimdeki yalancı tesellileri.

Hoş geldin ey sırdaşım;

Tut beni, sobele. Saklandığım yerde bul beni. Şehrayinlere kat. Gizlice kaçır evden. Mahyaların ışığına kat gözlerimi. Kan/dillerin fısıltılarını lerzan gönüllere karıştır. Kanlıyı hunrîz ile barıştır ki ihanetler yatışsın, nefretler sönsün, yalnızlıklar sussun..

Hoş geldin ey gam telim;

Tut getir o mahur besteleri. Notaların ahengine böl kırgınlıklarımı. Şarkı eyle, ezberinde tut kırık sözlerimi. Mızrabının ucunda titretiver yüreğimi, aşka sürgün et kelimelerimi, göklü salkımından emzir kuşluk vaktimin ümitlerini.

Hoş geldin ey güz yağmurum;

Sağanağına tut bu çorak gönlü. Seline kat yangınlarımı. Damla damla denize at kanayan yanlarımı. İçimde uyuyan tohumları uyandır, baharlara taşı/r yüreğimi. Hüznümün sarı yapraklarını toprağa kat.

Hoş geldin ey orucum;

Acıktım sana; sofrana oturt beni.
Acıttım içimi; göğsünde avut beni.
Aktım sana; damla damla yut beni.
Aldandım sahte ışıklara; beşiğinde uyut beni.
Ağular içtim bal kâselerinden; döşeğinde sağalt beni.
Azaldım nisyanlar içinde; gözlerinde çoğalt beni.
Ağına düştüm isyanların; tut elimi, doğrult beni.
Ağzına düştüm yalanların; tut dilimi, doğruda tut beni.
Ayartısına kandım anlık sevdaların; tut gözlerimi, körelt beni.
Arı duru kalamadım, bulandım; el üstünde tut pişmanlıklarımı, durult beni.
Tut beni





» Sevgide fedakarlık yolunu bulamayanları asla gönül kapınızdan içeri sokmayın




Ben sensiz geçen günlerime yanarken, belki sen bensizliğe sevineceksin.. Ama şunu unutmaki birtanem; birgün sen de SEVECEKSİN





 Rüzgarın Kemanını Çaldığı Ve Damlaların Pencereye Vurduğu Soğuk Bir Gecede, Yatağına Uzanıp Hayalini Kurduğun Tüm Güzellikler Senin Olsun Sevgilim




 Sevmeden sevilmeden bu hayat yasanmazki,kalplerdeki heyecan sebepsiz baslamazki, sen olmassa,yanimda avutamam kendimi,dört kitaba dil olsam anlatamam derdimi...





http://www.youtube.com/watch?v=d27bLQ8BDpc&NR=1






Duygular vardır anlatılmayan sevgiler vardır kelimelere sığmayan bakışlar vardır insanı ağlatan insanlar vardır ki asla unutulmayan,işte sende onlardansın!!!

» Hayat yokuşunu tırmanırken, karşılaştığınız insanlara iyi davranın çünkü inişte yine onlarla karşılaşacaksınız!!!







 Seni unutmayı düşündüm bu gece. Bir sigaranın üstüne adını yazdim. Sigara bittiğinde unutacaktım seni. Duman duman atacaktım,seni içimden. Rüzgar savuracaktı, kullerini fakat...Seni unutmayı düşünürken. Nerden bilebilirdim ki. Seni her nefeste içime çektiğimi!

 

gelmeyecegini bile bile bekleyecegim





ImageShack, share photos of sevdim, share pictures of sevdim, share video of sevdim, free image hosting, free video hosting, image hosting, video hosting.















Bugün 23496 ziyaretçikişi burdaydı!
HARBI_ASI_24_34  
   
HARBI_ASI_24_34  
  HARBI_ASI_24_34----- SAYGILARIMLAR
 
HARBI_ASI_24_34  
  HARBII_ASI_24_34 SESLİ ŞİR DİNLE
 
HARBI_ASI_24_34  
  HARBI_ASI_24_34 MP3 DİNLE